Son yıllarda turizm alanında yükselen bir araştırma trendi dikkat çekiyor: Turistlerin öznel iyi oluşları (subjective well-being) üzerine yapılan çalışmalar. Artık turizm deneyimlerinin sadece ekonomik katkı ya da destinasyon memnuniyetiyle sınırlı olmadığını, aynı zamanda bireylerin yaşam kalitesi üzerindeki etkilerinin de tartışıldığını görüyoruz. Özellikle gastronomi turizminin bu bağlamdaki rolü giderek daha çok ilgi görüyor. Çünkü yemek sadece fiziksel bir ihtiyaç değil; kültürel bir aktarım aracı, sosyal bir paylaşım zemini ve duygusal bir deneyim kaynağı haline gelmiş durumda.

Çin’in Shandong eyaletine bağlı Zibo şehri, bu tartışmaların merkezine oturan özel bir örnek sunuyor. 2024 yılı Mayıs tatilinde Zibo’da yaşanan turizm patlaması, şehrin sahip olduğu ortalama turizm kaynaklarına rağmen nasıl bu kadar dikkat çektiği sorusunu gündeme getirdi. “Zibo barbeküsü” olarak bilinen yerel yiyecek, sosyal medyada kısa videolar yoluyla büyük bir viral etki yarattı. Bu gelişmenin arka planındaki dinamikleri ve turistlerin öznel iyi oluş düzeyine katkısını inceleyen önemli bir akademik çalışma ise Yang, Liu ve Xu (2024) tarafından kaleme alınan “The effect of food tourism experiences on tourists’ subjective well-being” adlı makale oldu.

Makalenin Katkısı ve Bulguları

Bu çalışma, gıda turizminin turistlerin öznel iyi oluşuna etkisini inceleyen nadir çalışmalardan biri olması nedeniyle oldukça dikkat çekici. Yazarlar, çalışmada bilişsel duygu kuramını (cognitive theory of emotion) temel alarak Zibo’daki barbekü deneyimini üç ana boyutta ele almışlar: duyusal deneyim, hizmet deneyimi ve çevresel deneyim.

Makalenin en temel bulgularından biri, gıda turizmi deneyimlerinin turistlerin öznel iyi oluş düzeyini anlamlı şekilde pozitif etkilediğini ortaya koyması. Özellikle duyusal deneyim (örneğin barbekü sürecini izlemek, kokusunu almak ve tadına bakmak), turistlerin öznel iyi oluşunu en çok etkileyen boyut olmuş. Bunu sırasıyla çevresel deneyim (mekanın ambiyansı, atmosferi) ve hizmet deneyimi takip ediyor.

Araştırmanın bir diğer önemli katkısı ise, bu deneyimlerin turistlerin destinasyona yönelik tutumları ve memnuniyetleri üzerinde bir zincirleme etki yarattığını göstermesi. Yani turist, Zibo’da olumlu bir gıda deneyimi yaşadığında önce destinasyona dair tutumu olumlu yönde değişiyor, bu tutum memnuniyeti artırıyor ve nihayetinde genel yaşam doyumuna katkı sunan bir öznel iyi oluş durumu ortaya çıkıyor.

Teorik ve Pratik Çıkarımlar

Yazarlar üç temel teorik katkı sunduklarını belirtiyor:

  1. Yeni Bir Model Önerisi: Gıda turizminin turistlerin öznel iyi oluşuna etkisini açıklayan yeni bir kavramsal model öneriyorlar.
  2. Bilişsel Duygu Kuramının Uygulaması: Turist davranışlarının duygusal boyutlarını anlamaya yönelik bilişsel duygu kuramı turizm alanında başarılı bir şekilde uygulanıyor.
  3. Tutum ve Memnuniyetin Aracı Rolü: Tutum ve memnuniyetin aracı (mediatör) değişkenler olarak süreci nasıl şekillendirdiği ampirik olarak test ediliyor.

Pratik açıdan ise özellikle destinasyon yöneticileri ve yerel yönetimler için bazı önemli dersler çıkarılıyor. Zibo örneği, turistik kaynakları sınırlı olan şehirlerin bile, doğru gastronomi stratejileri ve sosyal medya yönetimi ile nasıl turist çekebileceğini gösteriyor. Kısa videolar aracılığıyla duyusal deneyimin aktarılması, genç turistleri cezbetmede etkili oluyor. Ayrıca bu süreçte Zibo Belediyesi’nin uygulamaya koyduğu özel tren seferleri, festivaller ve ödüller gibi etkin yönetim politikalarının da turist memnuniyetini desteklediği ifade ediliyor.

Turizmin artık sadece bir yer görmek değil, bir deneyim yaşamak ve bu deneyimi hissetmek olduğu çağımızda, gıda önemli bir köprü işlevi görüyor. Yang, Liu ve Xu’nun (2024) çalışması, bu deneyimlerin bireylerin mutluluğu ve yaşam doyumu üzerinde ne kadar etkili olabileceğini somut verilerle ortaya koyuyor. Türkiye gibi gastronomik çeşitliliği yüksek ülkeler için de bu tür çalışmalar, turizm planlamasında yeni odak noktalarının belirlenmesine katkı sağlayabilir. Gıda turizmi, sadece bir tabak yemek değil; bazen bir şehrin yeniden doğuş hikâyesi olabilir. Tıpkı Zibo’da olduğu gibi.