İran ve Türkiye, bölgesel iş birliğini yeniden tanımlayacak cesur bir adım atarak kültürel miras ve turizm alanlarında derinlemesine bir ortaklık kurma yolunda ilerliyor. Geçtiğimiz günlerde Tahran’da gerçekleşen diplomatik temaslar, uygarlık bağlarına dayalı, karşılıklı turizm büyümesini ve yaratıcı endüstrileri merkeze alan ileriye dönük bir iş birliğinin temelini attı.

İki ülke, ilişkilerini yalnızca siyasi düzlemde değil, kültür ekseninde yeniden inşa etmeyi hedefliyor. Bu vizyonun merkezinde ise, sınırları aşan etkisiyle Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî yer alıyor. Hem İran’da hem Türkiye’de büyük bir sevgi ve saygıyla anılan Rumi, yeni dönemin simgesel figürü olarak ortak projelere ilham veriyor.

İranlı yetkililer, Türkiye’ye yönelik artan yurtdışı seyahatlerin sadece kolaylıktan değil, aynı zamanda kültürel bir yakınlığın yansıması olduğunu belirtiyor. Öte yandan Türkiye’den İran’a yönelik manevi turizmin de ivme kazandığı, özellikle Meşhed ve Nişabur gibi tarihî kentlerin, kültürel ve dini bağ kurmak isteyen ziyaretçiler için cazibe merkezi haline geldiği vurgulanıyor.

İran, 28 UNESCO Dünya Mirası Alanı, 43 binden fazla tescilli kültürel miras noktası ve dünyaca saygı gören el sanatları sektörüyle turizm potansiyelini artırmayı hedefliyor. Ülkenin zanaat ürünleri hâlen çoğunlukla kişisel bavullarla taşınırken, bu alanda Türkiye’nin bir dağıtım merkezi olması önerisi masaya yatırıldı. Bu sayede İran’ın el işi ürünlerinin uluslararası pazarlara daha etkin bir şekilde ulaştırılması amaçlanıyor.

İran, artan turizm talebini karşılamak için yılda 100 yeni otel inşa etmeyi hedefliyor. Bu kapsamda, Türkiye ile kültürel ve turistik alanlarda uzun vadeli iş birliğini kurumsallaştıracak stratejik bir ikili anlaşma önerisi gündeme geldi.

Bu girişim, yalnızca iki ülkenin değil, bölgenin kültürel diplomasi vizyonunu dönüştürecek nitelikte görülüyor.