
Urla Gastronomi Film Festivali’nin fikir annesi ve direktörü Gülper Ergün ile festivalin doğuş hikâyesinden içerik detaylarına, hedeflerinden karşılaşılan zorluklara kadar birçok konuyu konuştuk.
Gastronomi ve sinema, anlatının en güçlü iki unsuru olarak insanları bir araya getiren disiplinler arasında yer alıyor. Bu iki dünyayı birleştiren Urla Gastronomi Film Festivali, 2-3-4 Mayıs 2025 tarihlerinde kapılarını açarak hem mutfak kültürünü hem de sinema sanatını buluşturmayı hedefliyor. Festivalin fikir annesi ve direktörü Gülper Ergün, yıllardır gastronomi sektöründe edindiği tecrübeyi ve uluslararası festivallerde kazandığı birikimi Urla’ya taşıyarak, Akdeniz havzasındaki benzer organizasyonlara güçlü bir alternatif sunmayı amaçlıyor.
Festival, Urla’nın zengin mutfak mirasını ve sanatsal dokusunu öne çıkarırken, sinemanın güçlü anlatım diliyle gastronominin kültürel derinliğini keşfetmeyi vadediyor. Film gösterimlerinden ustalık sınıflarına, panellerden tadım etkinliklerine kadar geniş bir program sunan bu etkinlik, hem profesyonellere hem de meraklılarına ilham verici bir deneyim sunacak. Gülper Ergün ile gerçekleştirdiğimiz röportajda, festivalin doğuş hikâyesinden içerik detaylarına, hedeflerinden karşılaşılan zorluklara kadar birçok konuyu konuştuk.
- Urla Gastronomi Film Festivali’ni başlatma fikri nasıl ortaya çıktı? Bu festivalin gastronomi ve sinema dünyası için önemi nedir?
Yıllardır emek verdiğim gastronomi sektöründe sadece işletmeci olarak kalmak istemeyen biri olarak, uzun zamandır sektör ile ilgili, ulusal ve uluslararası festivallere katılan, yerel gastronomiyi destekleyecek organizasyonlar yapan bir girişiciyim. Bu süreçte kapımızın önünü süpürmek adına nasıl bir katkı sunarız diye düşündüğümüzde bu festivali Akdeniz havzasında birçok ülkenin yaptığını fark ettim. Hatta San Sebastian bu işi 1953’ten beri yapıyor.
Gastronomi bir çok disiplinle yan yana anılırken en yakışanı sinema diye düşündük ki son yıllarda chef filmleri furyası da bunu destekler nitelikte. İki sektörün kesişme noktaları çok kıymetli. Chef’in ve yönetmenin kaygıları ve filmlerin yemeklerin hikaye anlatımı bunlara örnek. İki disiplini bir araya getirerek yarım ada gastronomisine, kültürüne, tarihine ve turizmine katkı sunmayı hedefliyoruz.
- Gasronomi Film Festivali’ni düzenlemek için Urla’yı seçmenizin özel bir nedeni var mı?
Urla’yı merkez olarak alsak da aslında yarımadayı kapsayan bir kaygımız var. Bu sene ilk senesi olması itibari ile kapsamı Urla ile sınırlı tutsak da önümüzdeki senelerde yarımadaya yaymayı düşündüğümüz bir festival. Ama neden Urla sorusuna cevap vermem gerekirse; Urla zaten halihazırda orada yaşayan çok kıymetli gastronomi uzmanlarıyla kendini dünyaya tanıtmış ve bu süreçte çok emek harcanmış bir bölge. İyi yemek iyi ürün ile yapılır ki urla coğrafyasında verimlilik ve çeşitlilik konusunda özel bir bölge. Kaldı ki sadece yeşil değil mavi ekonominin de olduğu bir bölge. Bu kadar emek verilmiş bir bölgenin uluslararası tanıtımına katkı sunabilirsek ne mutlu bize.
- Festival, gastronomi ve sinema dünyasını nasıl birleştiriyor? Film gösterimleri gerçekleşirken, gastronomi festivalde ne şekilde yer alacak?
Festival programımızın nitelik olarak dolu olması en hassas konumuz oldu. Bu bağlamda hem sinema hem de gastronomi dünyasının kıymetli isimlerini ağırlıyoruz. Bol bol izleyeceğimiz, tadımlar yapacağımız, üzerine konuşacağımız bir üç gün bizi bekliyor.
- Festival içeriğinden bahsedebilir misiniz, başka ne tür etkinlikler olacak?
Üç gün boyunca yaklaşık 600 tane öğrenciyi profesyonelleri ile bir araya getirecek, ücretsiz masterclasslar yapacağız. Ulusal ve uluslararası chefleri ve sinemacıları workshoplarla, film çözümlemeleri ile İzmirliler ile buluşturacağız. Tasty Cinema ile farklı deneyimler sunmayı hedefliyoruz. Tabi bu süreçte foodcourt alanlarında İzmir tatlarını denemeleri için tadım alanları da sunacağız. Fuaye alanında ise gün içinde değerli sanatçılarımız ile akustik sahnede müziğimiz olacak. Önemsediğimiz bir başka etkinlik de Açık Sahne etkinliğimiz. Bize gelen kısa film ve belgesellerin gün boyu sergileneceği bir ekranımız olacak. Orada topladığımız bu kıymetli filmleri izleyici ile buluşturmak heyecan verici olacak.
- Festivalin katılımcıları arasında kimler var? Öne çıkan panel başlıkları neler?
Hepsi birbirinden kıymetli konuklar ve konuşmacılar var. Sosyal medya hesaplarımızdan incelenebilir . Danışmanlar kurulumuz bile başlı başına yıldızlar geçidi. Ana temamız ‘Sofradan Beyaz perdeye’ bu tema ekseninde panel içeriklerimiz oluştu.
- Festivalin düzenleneceği Urladam, festivalin konsepti ve atmosferi için nasıl bir katkı sağlıyor?
UrlaDam hem İzmir için hem de Urla için çok kıymetli bir sanat kampüsü. Hepsinden öte sevgili Ercan Kesal ve Nazan Kesal’ın büyük emeklerle yarattığı ve sanatseverlere kapılarını açtığı bir alan. Kendileri bu festivalin ev sahibi olmanın ötesinde ilk günden beri bizimle olarak, en büyük motivasyonu veren kişilerdir. Kendilerine buradan da sevgilerimizi iletmek isterim.
- Sinema, mutfak kültürünü nasıl dönüştürüyor ve bu dönüşüm festivalde nasıl bir rol oynuyor?
Aslında ‘sofraya dönüş’ üzerinde çok durduk. Tüketim alışkanlıklarımızın nasıl hızla değiştiği ve bununla beraber neleri kaybettik, nelere sahip çıkmamız lazım? Bu soruların karşılığı hem gastronomi de hem de sinemada var. Örneğin, beraber yenen bir akşam yemeğinde yemek kadar, ona eşlik eden sohbetin de paylaşımı beslediğini hepimiz biliyoruz. Bu kaygıları en iyi yansıtabileceğimiz alan sinema olduğu için festivalde onun üzerine işlendi.
- Festivalin Urla ve çevresindeki gastronomi turizmi, bölge ekonomisi üzerinde nasıl bir etkisinin olacağını düşünüyorsunuz?
Yarım adanın, endüstrisini festivaller üzerinden kuran bir bölge olması için küçük bir katkımız olursa mutluluk verici olur bizim için. Hatta panel konularımızdan biri ‘Festivallerin ve Fuarların Destinasyonlar Üzerindeki Etkisi’ olacak. Bu oturumda da bunu profesyonelleri ile masaya yatıracağız. Yapacağımız işte yereli besleyen bir fayda olması en hassas konularımızdan.
- Gülper Ergün olarak, gastronomi ve sinema alanlarında sizi en çok etkileyen deneyimler neler?
Yıllardır yerele odaklı işler yapmaya çalıştım çünkü biliyorum ki yerelleşmeden evrenselleşemeyiz. İnce bir çizgi üzerindeyiz, bir yandan yereli korumak adına öze sahip çıkmak diğer yandan ‘biz’ kalarak uluslararası vitrine çıkmak. Sinema konusunda uzman değilim ama iyi bir izleyici olarak benzer kaygıların orada da olduğunu görebiliyorum. Sevgili Gökmen Sözen in yıllardır başarıyla yaptığı ve gastronomimizde ufuk açıcı olan GastroMasa etkinlikleri beni bu festival için teşvik edici olmuştur. Diğer yandan yurt dışı fuarlardaki deneyimim de Anadolu kültürünün ne kadar derinlikli olduğunu keşfetmemi sağladı. Aslında 21 yıllıdır biriktirdiklerimle harmanlanan bir iş bu.
- Bir festivalin direktörü olarak karşılaştığınız en büyük zorluklar neler ve bunları nasıl aşıyorsunuz?
En büyük zorluk tabii ki festivalin ilk senesi olması. Bu süreci yönetirken en büyük artım da bu işe inanan, idealist duygularla hareket eden ekip arkadaşlarımın olması. Bu başarı hepimizin başarısı olacaktır. Kendilerine tek tek buradan teşekkür ediyorum.
Dört yıl önce planlanan ama son bir yıldır yoğunlaştığımız bir proje bu. Biz ne kadar inansak da başkalarına anlatmak, onları hayallerimize inandırmak zaman ve enerji istedi. Danışmanlar kurulundaki değerli danışmanlarımız en büyük motivasyonu aldığımız nokta oldu. Diğer taraftan yıllardır sektörde çalıştığım iş ortaklarıma kendimi anlatmama gerek kalmadan benimle olmaları da işi kolaylaştırdı.
Hayalimiz; yıllar içinde, uluslararası arenada, ismi İzmir ile anılacak derecede güçlü ve nitelikli bir markanın temellerini atmak.